6 Ocak 2008 Pazar

hüzün ve takıntı

Bugün hüzünlüyüm. Yılbaşından kalma, kimsenin yüzüne bakmadığı, gidip gelip tırtıkladığım çikolatalı pasta her güzel şey gibi bitti. Buzdolabının gülüydü son zamanlarda. Buzdolabını açınca içimi bi sevinç kaplardı bi kaç gündür. Bütün derdim tasam giderdi. Şu an farkettim ona çok bağlanmışım. Yeni bir pasta aynı tadı, aynı hevesi vermeyecek biliyorum, hüzünlüyüm. Tabi yeni bir pastaya da hayır diyemem, o ayrı, yine de hüzünlüyüm... Bir de kolam vardı. Bizim evde kola içilmez, yasak değil de, ne biliyim kimse gidip almaz, pek de aramayız yani, eksikliğini hissetmeyiz. Kolasız da mutlu olabiliyoruz...neyse...Yılbaşına özel, pastanın yanına kola aldım, küçük boy aldım, benden başka kimse suratına bakmaz. Ben de pek içemedim açıkçası, yarısı kaldı. İşte o yılbaşından kalma, boynu bükük, yalnız kolam, bugün itibariyle artık, kapağı açılınca 'pıss' lamıyor. Kapatıp bi daha açtım, olmadı. Kapatmayı beceremeyen kardeşimden şüphelendim, tabi onu da suçlamıyorum, olacağı varmış. Hüzünlüyüm yine... Yarına unuturum belki ama şu anda pastanın ve kolanın eksikliği buzdolabında kendini hissettirmeye başladı. Yerini doldurmak için yarın gidiyim kendimi mutlu ediyim. Bak şimdiden mutlu oldum, üstümdeki hüzün kalktı. Giden pasta olsun, kola olsun canııımm...

Bu aralar takıntılı olduğum bir de 'orta' kelimesi var. ‘orta’ ne güzel bişidir ya. Ne hoş bir kelime. Her şeye uyar. Yani ne biliyim her yerde karşıma çıkıyo. Uzun kısa orta, büyük küçük orta, dar geniş orta. Ohoo bi sürü şey geldi aklıma her şey olabilir. Hayatta böyle uyumlu olacaksın arkadaş, herkesle iyi geçinmeye bakcaksın, bazen de tepkini gösterceksin tabii ki. Mesela siyah beyaz orta olmuyo, tepkisini koyuyo, sizinle olamam ben diyo. Aferim valla takdir ettim bunu ben. Saçmaladım farkındayım ama mutluyum ben, kendime ders çıkardım bundan...

'Nerde bu devlet' yazısı yazmak istiyorum, sonraya artık...

Hiç yorum yok: