14 Nisan 2009 Salı

Düşünüyorum öyleyse hapse atın !

Ergenekon Operasyonu kapsamında 31. dalgada içeri alınan üniversite öğrencisi S.S., dün gece geç saatlerde serbest bırakıldı. S.S. emniyetten ayrılırken gazetecilere bir takım açıklamalar yaptı:

‘’Ne oldu anlamadım, telefonlarımı dinlemişler, ‘Gülben Ergen’e Kon’ esprisi yaptım diye içeri almışlar. Niye yaptın dediler, içimden geldi dedim, saçma dediler, sizin yaptığınız da dedim. Bizi sorgulayamazsın dediler, siz kimsiniz dedim, biz bu ülke için gece gündüz çalışıyoruz dediler. Gece gündüz beni takip ettiğinize göre vay bu emniyetin haline dedim, sen darbeci misin lan ibne dediler, evet darbeciyim, evde iki tank, bir roketatar, üç kalaşnikov var dedim. Dalga mı geçiyosun lan dediler, dövdüler. Profesörleri içeri aldınız, öğretim üyelerini, rektörleri içeri aldınız, yetmedi yetmiş yaşında iyilik peşinde koşan hasta kadını darbeci diye içeri aldınız, sonra size inanmamızı güvenmemizi bekliyorsunuz, sittirin lan hadi dedim. Yine dövdüler. Ağzıma burnuma Allah ne verdiyse geçirdiler.

Sabaha karşı uyandım. Ellerim bağlıydı. Gözlerimi yavaşça açtım. Karşımda Gülben Ergen vardı. Sırf benim esprim yüzünden onu da içeri almışlardı. Acaba onun da mı ilgisi var diye düşünmüşlerdi. Güldüm. Baya bi güldüm hem de. Hayatımda bu kadar saçma bir olay görmedim çünkü. Kendilerine polis diyen, kendilerine savcı diyen, gece gündüz halkın emniyeti için, huzuru için çalışıyoruz diyen birkaç odun kafalı, ancak bir ilkokul çocuğunun yapacağı cinsten işler yapıyordu.

Sonra Gülben Ergen’i götürdüler, benimle de geceye kadar konuşmadılar. Bir polis memuru hanfendi geldi, hadi git dedi, bi daha da böyle iğrenç espriler yapma dedi. Sizinki daha iğrençti dedim. Çağdaş Yaşamı destekliyorum lan diye ekledim. Ve şimdi buradan o savcıya söyleyecek bir sözüm var. Biz senin gibileri ç...... ‘’

Savcıya hakaret eden S.S., kameralara orta parmağını gösterdi.

8 Nisan 2009 Çarşamba

Mr. Ense iş başında...

İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi'nde 07.04.2009 tarihinden itibaren basılmaya ve dağıtılmaya başlanan 'Alternatif' Fanzin'den bir yazıyı paylaşmak istedim. Ense kod adlı kişinin yazdığı yazı sizlerle:

BAY BEYAZ ve BAYAN KIRMIZI'ya

Uzun süredir gözüme çarpıyorsunuz İşletme Fakültesinin bahçesinde. Önce Bayan Kırmızı, senden başlayalım.

Geçen gün Bakırköy'de gördüm seni. Okul dışında ne halt yediğini merak edip takip ettim. Starbucks'a gidip ''frappuccino'' istedin, tercihini sorduklarında ''java chip chocolate'' dedin. Dışarı çıkıp yürümeye başladın kahvenden tek bir yudum almadan. Bu saçma hareketlerin merakımın artmasına vesile oldu. Otobüse bindin, peşinden geldim. Ağzına kadar dolu bardağın, yer çekimi ve otobüsün dandik hidroliği karşısında kahveye sahip çıkamıyordu. Kahve dökülmesin diye istemeyerek iki yudum aldın. Otobüsten indin, peşindeydim. Metrobüse bindin peşindeydim hala.

Okula vardık fakat sen kahveni içmemekte ısrar ediyordun. İşletme Fakültesi'ne geldik. Ve kahveni yeni almışçasına içmeye başladın. Fakülteye girdin. Sınıfta atacağın taklaların merakıyla peşinden gelmek istedim fakat güvenlikler içeri almadı. Bu durum seni rahatlatmasın, ensendeyim!..

Fakülte güvenliklerine inandırıcılıktan uzak bir ''bittin oğlum sen'' bakışı fırlattıktan sonra arkamı döndüm ve Bay Beyaz karşımdaydı. Pembe Lacoste tişört, Rayban gözlük, 8 cepli şortunu giymiş fakülte bahçesinde ''slow motion'' adımlar atıyordun. Şortunda sekiz cep bulunmasına rağmen arabanın anahtarını, Marlboro Light paketini, I-phone 3G'ni ve markasını bilmediğim muhtemelen pahalı cüzdanını elinde taşıyordun.

Her gün aynı numaralarla çevrenizin size imrenmesini bekliyorsunuz.

Bayan Kırmızı hergün elinde soğumuş ''frappuccino'' ile okula gelip puan toplamaya çalışıyor, Bay Beyaz ise I-phone 3G'sini 8 cepli şortunun bir cebine koymayıp milletin gözüne sokmayı tercih ediyor.

Hastayım size. Ya da siz hastasınız!...

ENSE