30 Aralık 2011 Cuma

Bir Memurun Anıları

Gökyüzü hala kırmızıydı. Evrendeki tuhaf hareketlerin oluşmasından bu yana iki saat geçmişti ve gökyüzü neredeyse yarım saattir kıpkırmızıydı. Çok şaşkındık. İlk başta güneş tutulması sandığımız bu şey, bir felaket habercisi gibi duruyordu tepemizde. Bulutların rengi bile kırmızıydı. Şu ana kadar batması gereken güneş neredeyse hiç yerinden oynamamıştı. Akşamın sekizi olmasına rağmen ortalık hala aydınlıktı. Kırmızı bir güneş. Çok garipti ve aynı zamanda heyecan duyuyordum. Tekdüze yaşamdan sıkıldığıma dair bir yazı yazmıştım daha geçen gün blogumda. Acaba bu Tanrıdan bir işaret miydi bana. Ama yoo, ben Tanrıya inanmam ki. Acaba inanmalı mıydım? Sırf beni ikna etmek için mi bu kadar oyun oynuyordu Tanrı. Yok yok, kesin bilimsel bir açıklaması vardır bunun. Hemen NASA'nın sitesine girdim. Tuhaf ama henüz bir açıklama yapılmamıştı. Artık herkes kötü bir şeyler olacağını düşünüyordu. Biraz önce ellerinde telefonlarıyla, fotoğraf makineleriyle görüntü kaydeden insanlar usul usul evlerine kaçtılar. Herhalde kapılarını kilitleyip, perdelerini çekip, çocuklarını koyunlarına alıp, yorganın altında korkuyla bekleyeceklerdi. Biz onlar gibi değildik. Meraklıydık. Ne olacaksa olsun görelim dedik. Dedik de iyi bok yedik. Gökyüzü bi anda açıldı. Güneş de normalin iki katı hızıyla batıp aradaki farkı kapattı. Dünya normale döndü. İyi ama bu neydi şimdi. Hayal kurup durmuştum, Uzaylılar saldırır, Tom Cruise gibi eve koşup, herkesleri toplar maceralı bir yolculuğa çıkarız diye düşünmüştüm. Bende ki de salaklık, ne bekliyordum ki, Avcılar'da Dünyalar Savaşı'nın olmasını mı? Tamam neyse şimdi ofisteki işlerimi bitirmem lazım. Bugün işlerimi erken bitiremezsem mesaiye kalmak zorundayım ve böyle bir şey olursa Öyle bir geçer zaman ki'yi kaçırırım. En son Aylin vurulmuştu bakalım bu akşam ne olacak.

Hiç yorum yok: