4 Ocak 2008 Cuma

Sevgili Günlüğüm... bişi dicem...


Sevgili günlük, naber... Sıkıldım, geldim yine seninle konuşmaya. Bak ne diycem geçenlerde dedemleri ziyarete gittim. Bu akraba ziyaretleri çok acayip oluyor. Dedelerle, ninelerle konuşmaya bayılıyorum. Genelde pek seven olmaz ama ben seviyorum işte. Gençlerle muhabbet kurma çabaları tam seyirlik valla. Çocuklara 'anneni mi babanı mı...' tipi sorular sorarlardı, bana sordular, çoğu çocuk gibi 'ikisi de' derdim, 'kesin politikacı olcak ayol bu' derdi ordaki yaşlı bir hanım teyze, biraz büyüdüm, soru 'ne olacaksın evladım' olarak değişti, mühendis derdim hep, ne mühendisi olduğum önemli değil tabii, sormazlardı zaten, 'mühendis olsun da...' mantığı var onlarda. 'Mühendis olucam' deyince aferim alırdım herkesten, sevinirdim, beni hep överlerdi, bu yüzden seviyorum belki de onları... Tabi bazen gıcık oluyorum onlara sevgili günlüğüm. Yaşlıların sohbet oluşturmak için çocukları kullanmaları bir an önce engellenmeli, yasa çıkmalı. Mesela büyükler konuşurken, çoğu zaman bayram ziyeretlerinde yaşanır bu hadise, neyse işte büyükler konuşurken çocuklar susturulur, sonra büyükler sustuklarında, konuşcak konu bulamadıklarında, bize dönüp ' ee Sertaç daha daha', 'okul nasıl gidiyo' tarzı cevabının pek önemli olmadığı, laf ettim balkabaa tarzında soru sormalarına gıcık oluyorum. Bazen resmen piç muamelesi görüyoruz cidden. Öyle sorduklarında 'hiç' derim susarım, gıcık ederim. Ohh! ... Bu arada 'pritüstüel'i ayak üstü salladım. Bi de günlükcüm, lise bitiyo, yıllıklar teslim edildi, hüzünlendim. Yatmadan bir dostum yorum yazmış, paylaşıcam seninle, mesaj da var sonunda, feyz al accık:

''sesli düşünürken arkadan biri şappadanak geçirse ne düşünüyorsun lan dingil burada düşünce özgürlüğü mü var diye, sosyal mesaj versek?''

Saygılar, sevgiler günlük, seni özliycem...

Hiç yorum yok: